31 Ocak 2008 Perşembe

davutpaşa'da patlama

yapılmış tüm ihmalleri geçin, denetimi yapmayan ve evlerin olduğu semte sanayi merkezi kuran belediyeye yükleyin suçu, o işin kolay yolu, ama 17 ölünün neredeyse yarısı, hani şu sekiz kişinin neden öldüğünü önce bir düşünün! önce size bir diyalog, ilk küçük patlama sonrası bir an, bir yerde:
- len mahoların olduğu handa patlama olmuş
- anaaa deme
- hadi gidip bakak
- he ya bakak

olay yerinde:

- anaa bah bah, yangın çıkiii, vıyyy
- ulaa boşaltın burayı, başka patlama olabilir
- ne bağırıyon lan, biz de görek olan biteni
- abooov, ölü mü varmış?

ve ikinci büyük patlamada bu meraklı seyirci kitlesinden sekizi ölür! sonra da yok belediye suçlu da bilmem ne! sen merakını yenme, koştur seyre, sonra da güvenlik şeridini oluşturamayan görevliler suçlu olsun, ama bireyin kendisi asla suçlu değildir, hep başkasıdır o suçlu olan!!!
ama bizde var bu merak olayı; yolda kaza olur, kaza değildir yolu kapatan, meraklı seyirci kitlesinin kaza yerinden ağır ağır geçmesidir asıl sebep. biraz kan, biraz kaza detayı görme merakıdır çoğunlukla.


kaldı ki 5 iş yeri de kaçakmış, patlamanın olduğu tahmin edilen kot yıkama atölyesi de ruhsatsızmış, ve hepsi de mührü sökülüp çalıştırılmaya devam edilen işyerleriymiş...

not: haberciliğin başka bir boyutu: ilk canlı yayın haberlerinde patlamanın doğal gaz sebepli olduğu tahmin edilmiş ve görevlilerin doğal gazı kapattıkları bildirilmişti, oysa son bilgilere göre, o sokakta doğalgaz bağlantısı dahi yok. peki, olabilir, ama merak ettim, bu görevliler hangi doğalgaz vanasını kapadılar?

iki ay ara verelim

bu reklamlar beni öldürecek... yok yok, başka yolu yok, gerçekten öldürecek...
bir banka reklamı var, şimdi adını verip reklam yapmayalım, ama iki ay kredi ödemesine ara verilebiliyormuş dersem sağır sultan bile anlar zannımca!
neyse işte bu reklamın yağmurlusu feci şekilde dürtüklüyor beni, (feyzbuk dürtüğü gibi de değil üstelik bu). neymiş, yağmurda da ara olabilirmiş! yahu, kuraklık yaşıyoruz, bir senedir barajlar sahara çölüne dönmek üzere, sizinki yağmurda ara olsun diyor! hani bu reklamcıları cidden kutlamak istiyorum, günceli takip edip ona göre reklam içeriğini hazırladıkları kesin! biz yağmur yağsın diye dualara çıkıyoruz, bu mersin kuraklıkta sanıp o tarafa koşturuyor!

aynı bankanın, aynı aynı konuyu farklı bir konseptte ele alışı var ki, o da evlere şenlik: aşka iyi ay ara verelimmiş! bu da pilav yemeğe giderken evdeki bulgurdan olacak modeli. anladınız değil mi hangi reklamı kast ettiğimi, sevgilisine kıytırık bir kafede tam evlenme teklifi etmek üzere olan şaşkoloz zat, bir afet-i devranın kafeye girdiğini görür ve gözü döner, sevgilisine ara verelim iki ay diye yalvarmaya başlar, gözünü de güzelden ayıramaz). tabii, tam manken kataloglarından fırlama hanım kızımız o kılıksız adama dönüp bakacaktır süphesiz. zaten suratsız sevgilisi konumunda oynayan kadın bile bence fazla güzel olmuş bu adama...

yani bu banka bize ne demek istiyor bu denli bahtsız konular seçerek? vallahi siz isterseniz düşüne durun, benim cevabım hazır:
1. yağmuru dört gözle bekleyin isterseniz, ama krediyi geri ödeyebilmeniz, yağmurun o kadar verimli yağması kadar imkansız
2. bizim krediyi alınca, olmayacak işlerin peşinden gidecek ve varınızı yoğunuzu o uğurda kaybedeceksiniz!

"ben de yazılarıma iki ay ara vereyim, olur mu? bilmem ne bankasında oluyor amaaaaaa!"

15 Ocak 2008 Salı

alacanın yeni huyu

uzun süredir benim haytalardan bahsetmediğimi fark ettim, hemen bu vesile ile kızımın son marifetini anlatayım dedim: benim alaca var ya, şu 12 buçukluk taze(!), gece yatmadan evvel ne zaman diz egzersizlerimi yapmak üzere kanapeye geçsem geliyor kuruluyor yanıma, başlıyor sevdirme seanslarımız... ne zaman egzersizlerim bitiyor o da kalkıyor... bunda ne var demeyin, var işte, günün hangi saatinde ne yapmak için oturursam oturayım o kanapeye, ne bileyim kitap okuma olsun, dinlenme olsun, film seyretme olsun (hoş bu son ikisini epeydir unuttum ya, sahi nedir dinlenmek ve uzanıp film seyretmek nedir? ancak kitap okumak için oturabiliyorum, o da ders amaçlı...), nadir gelir yanıma. ama şu egzersiz nasıl bir etki ediyorsa benim yaşlı alaca'ya, hooop bitiyor yanımda... çözebilene aşk olsun...
yahu zaten şu kedileri anlasam....


not: pis kadın, başka zaman yanına almadığın için gecenin o saatini kolluyorum yanına gelmek için, o yorgunlukla kovmuyorsun beni, ben de dilediğimce geçiriyorum tırnaklarımı her yanına, gıkın çıkmıyor! oh canıma değsin!

imza: alaca

10 Ocak 2008 Perşembe

yeniyılın getirdikleri

geçen senenin bilançosuna bakınca bayağı bir şenleniyorum: suikastlı, ırkçı saldırılı, azınlık diskriminasyonlu, nükleer santrallı, cinnet geçiren babalı, kocalı, namus töresi uğruna bolca cinayetli, bilinçsizlik örneği referandumlu, kendi cebini dolduran bir hükümet seçimli ve savaştan hallice bombardımanlı içeriği bir hayli zengin bir yıl.
eh tabi bu yıla yaraşır bir kapanışı da esirgememişiz: taksim yılbaşı şenliklerinin geleneği haline gelen turist hanım tacizleri!

korkarım perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu gibi, yeni yıl bize pek farkıl, yeni bir havadis getireceğe benzemiyor, bir çantayı dahi almaya yetmeyecek (bahsettiğim çanta öyle bizlerin pazardan aldığı uyduruk çantalar değil 14 bin dolarlık bir şey bu) maaş kazanan bir devlet büyüğümüzün eşininin mağaza kapattırabildiği bir ülkeden zaten ne haber çıkar ki demeyin, ya da deyin, orasına ben karar veremem. Yine de az önce okduğum yabancı menşeili bir haber içime bir parça umut serpti:
avusturya'da bir amca, yaralı ve hasta taklidi yaparak iki sene boyunca hastanelerde bedava yemiş içmiş, yatmış!
helal olsun amcaya! kesin evsiz yurtsuz bir amca olmalı ki o kötü hastane yemeklerine gurme menüsü muamelesi yapmış.
hem mağaza kapatmamış ya, sadece hastanede bir yatak. ee onu da çok görmeyin a güzel insanlar!

evet evet, bizim ülkenin de darısı başına olsun, böyle girişimci ruhuna saihp arkadaşların haberlerini bekliyoruz!

8 Ocak 2008 Salı

enerji içeceği

hani var ya şu içince kanat takan enerji içeceği, sizi bilmem ama reklamlarında tüm karakterlerin o içeceği dipledikten sonra kutusunu fırlatıp atmasına feci halde uyuz oluyorum!
hadi reel hayatta yiyorlar tüm bu naneleri ama hiç olmazsa reklamlarında çevreye biraz daha duyarlı olsalar, hem kazara belki üç beş yeni nesil insan evladı da etkilenir, çöpünü koca bir çöp kutusu sandığı sokaklara atmaz...
ha ne dersiniz, güzel olmaz mı?