4 Ocak 2017 Çarşamba

ben mi kalp kırdım, benim mi kalbimi kırdılar?

çok ciddi, çok içli bir yazı olacak bu. küçük emrah ya da ayşecik'ten rol çalacağım, sizin de içiniz acıyacak, vaaaaay, yazık buncaaaza diye gözünüz nemlenecek...

çünkü çooook kalbim kırıldı çok.
yedi haftadır yatıyorum, işyerinden üç, özleden de dört arkadaşım dışunda kapımı tıklatan olmadı.
hani, aaaaa niye haber vermedin diyerek aman kimse paylamasın düşüncesiyle sosyal medayda bangır bangır ilan ettim, hem de ayağımı kırdığımın ertesi günü.

biliyorum, istanbul bu, herkes kendi derdinde, kim niye gelsin. ama sosyal medyada, kelle paça yapıp getireceğinin sözünü verip, bırak çorbalı çorbasız gelmeyi, telefon etmeye bile zahmet etmeyenlere ne demeli? ya da 10 dk ötede oturup, 10 dk'lığına dahi uğramayanı? ya da bir buçuk ay sonra geçmiş olsun diyenlere?
yok yok, haddini bil kadın, gönüller bir olsun, yargılama insanları! sen karşılık beklediğin için mi koştun o arkadaşlarına? üstelik bırak kendisini, annesi hastanede yatıyor diye?
çok ayıp, çoooook, ahanda huzurlarınızda kınıyorum kendi şahsımı.

biliyorum niyetleri kötü değil, vardır kendilerince sebebi. söylenmem haksızlık. böyle mi varacağım kamil-i insan yoluna? peh, ben kim, kamil-i insan evladı kim! benden ancak kalbi kırık mızmız olur...

not: yalan söylemeyin, gram üzülmediniz değil mi? haklsınız, ben de üzülmedim kendime. müstahak bana, hıh!
dur daha, haftaya evini taşı da gör o kırık ayakla! başına neler gelecek neler!