24 Ekim 2009 Cumartesi

öylesine

konu yok, fotoğraf ya da resim yok... bu sefer blogumu özledim, konu belki de tam da bu!
kaç zamandır burnumda tütüyor, tezim tezim diyerek kaçıyorum sonra oyun oynamaya! halbuki
gönlümce verip veriştiriyorum işte burada, laf eden arada çıksa da çok can yakmıyorlar, hadi çıktı diyelim, yaşasın delete tuşu!
yaşamda da şu delete tuşu olsa gibisinden geyiklere bağlamayacağım, korkma ey sadık okuyucum! tabii hala bu şekilde hitap edebileceğim bir melaike varsa oralarda bir yerde. (offf yağcılıkta üstüme yok!)
ama işte yazmaya başladım, konu tükendi bile. hani yoktu diyeceksin, doğru, yoktu, olmayışını konu edinmeye çalışıyordum, onu bile beceremedim. suyunun suyu bir yazı oldu bu, suyunu çıkardım yani işin. hani okursun bir yazıyı, bi mana ifade etmez ya, işte o yazılardan! helal olsun bana, kendi yazımı hiçledim. ama zaten hiçlikte başlamıyor mu anlam? hegel'in ellerini öpem, ee husserl amca da eksik kalmasın. özüne dönmek var, asıl anlam orada, saf öz, en bi öz.

oh manyak komşum da sağolsun, varlığını belli etti kapısını çarparak. o kapı iki yıldır bu çarpmalara dayandı ya, benim şahit olduğum günde iki kez, ona da helal olsun. kapı gibi kapıymış!