6 Mart 2011 Pazar

olmak ya da olmamak

sevdiğiniz insanı ne kadar beklersiniz? ne bekleyeceğim, ağaç mıyım diyebilirsiniz bu soruya gayet güzel. ama diyelim ne yardan ne de serden hop diye sollayamadığınız bir durum vuku buldu! hah buyrun size pirinç ve ayıklanma sorunsalı! bekleyenin ruh halı bellidir, sıkıntılıdır elbette, şüphemiz yok onda. ben asıl bekletenin halet-i ruhiyesini izninizle masaya yatırmak, yakinen duruma zuhur olmak izterim.

onca yıllık yalnızlıktan sonra (sözüm tabii meclisten dışarı, siz kim, yalnız kalmak kim, elinizi sallasanız ellisi, bizimkisi tamamen farazi yani) mis gibi bir sevgili yaptınız kendinize. oh hayırlı olsun! ama asıl bundan sonra naneler çıkıyor! hem de ne naneler. daha hop demeden bakmışınız, aylar hatta yıllar geçmiş, partneriniz "ne olacak bu iliskinin halı" moduna girmiş bile! siz, aaa dur
yahu, daha kırklı yıllarımın baharındayım, ne acelemiz var tadında kontra atağa geçecek oluyorsunuz, anlıyorsunuz ki durum sakat. gercek düşüncenizi ifşa etseniz sevgilinin gideceği an yarından da yakın hale geliyor, tabii çark ediyorsunuz. başlıyorsunuz üretmeye. ama ne üretim, fabrika sahibi olsanız yılın girişimcisi seçileceğiniz kesin! karşı tara ne duak istiyorsa, siz koca puntolarla manşetten veriyorsunuz! karsı taraf tabii mest! ama dikkat edin, fazla su koy vermeyin. uzun vadede bu iliskiyi götürmeye niyetliyseniz, biraz ufak atmaya gayret edin, çünkü partneriniz baktı ki, çok söz, az iş var, yine kaçabilir. işi dozunda bırakın derim. ha, zaten sıkıldınız bundan, o zaman değmeyin yalanların bini bir para olsun, tez zamanda sizin ne atmasyoncu sevgili olduğunu görüp topuklamak suretiyle sizden hızla uzaklacaktır!
ne diyelim: gazanız mübarek ola, yeni sevgililere yelken açıla!

Hiç yorum yok: