13 Mayıs 2015 Çarşamba

şehir serçeleri

vapur kalkmak üzereyken serçeler üşüşür ya güverteye, kırıntı umuduyla zıpzıp gezerler. işte böyle bir tanesi elma dilimlerini koymuş olduğum kutuyu açtığımı fark edip, ilgiyle yaklaştı. ben de hemen onun kapabileceği boyda bir parça elma atıverdim önüne, zaten hiç bir hareketimi kaçırmadığı için elma parçasına atladı. lakin gagasına alır almaz "bu he be!" dercesine fırlattı yere tekrar. 
döndü bana bakıyor. "eee yenilir bir şeyin yok mu?" der gibi. kahroldum, niye bir simitim yoktu ki?

anlaşılan şehir serçesi elmaya yabancılaşmış. 
üzülsem mi memnun edemediğime ve şehir serçelerin meyveye yabancılaştığına, ya da sevinsem mi böyle zeki bir serçeyle karşılaştığıma, bilemedim. 


buna bir ilave yapmam gerekiyor:
geçen gün parkta iki serçenin kıyasıya bir ekmek parçasını kapmaya çalıştığını gördüm, yaklaştığımda  dört serçe oluverdiler, o zaman gördüm ki o deli gibi kapmaya çalıştıkları ekmek parçasının şu solucan şeklindeki fıstık çereziymiş meğer. 

ama artık yeter diyor ve nezdinizde tüm serçe familyasına sesleniyorum: böyle sağlıksız beslenme ile zaten bir senecik süren o kısa ömrünüzü daha da kısaltıyorsunuz, haberiniz olsun. 
hem benim etçil oğluşlarım bile deli gibi meyve seviyor, haberiniz olsun. 
bu da size kapak mı ne olur, o kuş aklınızla (karga ve kuzgunun kuş olduğunu ve yunuslarla birlikte hayvanlar aleminin en zeki canlıları olduğunu unutmadan) siz karar verin diyorum! hıh!

Hiç yorum yok: