28 Temmuz 2017 Cuma

Osho - Sufi sohbetleri

bir arkadaşımla sohbet ederken, osho'nun sufizm üzerine olan konuşmalarına değindim. maalesef türkçe'ye çevrilmiş değiller. konuşmalar pdf doyası olarak burada bulunabilir. arkadaşımı söz konusu kitapları orjinalinden okuma isteğinin sağlar diye hoşuma giden küçük bir anlatıyı çevirdim. fırsat bulursam belki devamı gelir. 

Osho Tolstoy’un bir öyksünü anlatır.

Rusya’da pek bilindikmiş: Bir anda üç mistik kişi peydah olmuş. Söylenenlere göre mucizevi insanlarmış. Bir gölün ötesindeki dağda yaşarlarmış. İnananlar akın akın gitmeye başlamış bunlara. Döndüklerinde sarsılmış, duygusal manada derinden etkilenmiş, belirgin bir şekilde değişmiş olarak geliyorlarmış geri. Tüm ülke bu mistikleri görmek için yanıp tutuşmaya başlamış. Doğal olarak ülkenin başpapazı bu durumdan rahatsız olmuş: İçini kemirmeye başlamış“Kim bu mistikler?”

Hıristiyanlıkta bir kişinin aziz olarak anılabilmesi kilisenin onayıyla mümkündü. Düşünn hele bir bir, böyle saçmalık mı olur? Kişi azizliği ancak kilisenin belgelemesiyle alabilir. Bu yüzden İngilizcedeki “Saint”, yani aziz kelimesi, “sanction”dan, yani onaylama kelimesinden türemiştir. Yani diğer bir deyişle aziz olduğu onaylanmıştır.

Kilisenin hiçbir onayı olmaksızın, bu kişiler nasıl aziz olmuş? Başpapaz nasıl kızmasında? Tabii kıskançlık da vardı işin içinde.

Sonunda dayanamayıp bu mistikleri görmeye gitti. Gölü bir sandalla geçti. Yolculuğun sonuna geldiğinde basit üç köylünün bir ağacın altında oturduğunu gördü. Başpapazı görür görmez koşup ayaklarına kapandılar üçü de. Başpapazın keyfi hemen yerine gelmişti. “Demek ki bahsedilen kişiler sizlersiniz. Azizliğinizi mi ilan ettiniz siz bakayım?”

“Bunu nasıl ilan edebiliriz? Azizlik mertebesini erişecek bir bilgimiz yok ki bizim. Bizler fakir insanlarız, cahiliz. İnsanlar hakkımızda bir laf çıkarmışlar. Biz hiçbir şey bilmeyiz ki. Asıl biz şanlıyız, buraya kadar zahmet edip gelmişsin. Ne olu kutsa bizi aziz papaz!”

O da karşılık verdi: “Hangi duaları bilirsiniz? Hangi yazmaları okursunuz?”
Onlar da yanıtladılar: “Biz cahil insanlarız. Okuma yazmamız yoktur. Dua öğreten de çıkmadı bugüne kadar. Yalvarırız sen öğret bize!”
“Ama en azından bir dua biliyor olmalısınız” diye karşı çıktı papaz.
O zaman köylüler utanç içinde birbirine baktı. Bir diğerine döndü “Sen söyle ona,” dedi, o da üçüncüye döndü, “Sen söyle.”
Papaz dayanamadı, “Niye bu kadar utanıyor, suçluluk duyuyorsunuz? Nedir duanız. Söyleyin hele!”
Söylemek zorunda kaldılar, “Biz kendi duamızı icat ettik. Aptal insanlarız, ne olur bağışla bizi. Kızma ne olur. Bilmediğimizden kendimiz uydurduk bir tane. Çok basit bir dua.” Hirstiyanlıkta Tanrı kutsal bir üçlemeden oluşur – Baba, oğlu ve kutsal ruh. Onların da duası şöylemiş: Tanrıya şöyle diyoruz: Sen üçsün, biz üçüz, bize merhamet et. İşte duamız bu. Ama ne olur kızma bize. Gerçekten çok cahil, basit insanlarız biz.”

Bunu duyan papaz dayanamayıp bir kahkaha patlattı. “Hiç duymadım böyle bir dua. Sizi aptallar! Bırakın, hemen terk edin bu duayı. Size dinimize laik bir dua öğreteyim.”

Çok da uzun bir duaymış. Eski Rus Ortodoks Kilisesinin çok uzun bir duası varmış. Bunu okumuş köylülere. Onlar da dinledi. “Ama bu çok uzun bir dua. Hatırlayamayız. Tekrar etmen gerekecek.
Üçüncüsünde de yinelemişler, “Ne olur bir kez daha, unuturuz yoksa.”
Böylece tekrar okumuş. Sonra mutlu mesut sandala binip yola çıkmış. Tam gölü yarılamış ki, bir de ne görsün, bizim üç köylü suyun üzerinde koşa koşa bunun peşinden gelmesin mi! “Dur bekle, duayı unuttuk bile… Ne olur bir kez daha oku!”
Bu sefer papaz ayaklarına kapanmış köylülerin. “Ne olur affedin beni, sizin duanız doğru olanı! Sizin duanız kabul olmuş. Ben yıllardır dualar okudum uzun uzun, ama su üzerinde yürümek bana bahşedilmedi. Sizin duanız ulaşmış sahibine, bildiğiniz gibi devam edin: Sen üçsün, biz üçüz, merhamet et bize. Ve daha önce ne yaptıysanız yine onu yapın, sizin duanız ulaşmış!”
Kalben okunursa duaların kanatları vardır. Ansızın, düşünmeden söylenirse kelimelerin kanatları vardır, içten, en doğal halinizden geliyorlarsa.


(Kaynak: Mükemmel Usta, 2.Bölüm, Sayfa 78-80)  

Hiç yorum yok: