24 Ağustos 2010 Salı

hızma ve insan hakları mahkemesi

mekan beyoğlu'nda bir giysi dükkanı, başrollerde sıcaktan bunalmış bir adet bendeniz ve satış yapamamaktan gına getirmiş satıcı teyzeyle dikilen, muhtemelen o da diğer satıcı olan, lakin sıkıntısından potansiyel müşterilere müsallat bir amca (breh breh breh, amma da uzun tarif oldu beaaaa).
tam elbiselere bakıyorum ki, amca alenen kaşınıyor ki, soruyor: "bu burnundakini niçin taktın?"
ben de belli ki havamdayım, kaşımak istiyorum, başlıyorum teraneye: "niçinini bilemem, babam takmıştı, hatta küçükken zincirde dolaştırır, tef çalıp oynatırdı."
sonra kolumu uzatıp gösteriyorum: "hatta bu kollarım filan da tüylüydü ayı gibi, ama artık tıraş ediyorum."
amcanın gözleri fal taşı kıvamında. ben dayanamayıp gülüyorum, yanındaki teyze de gülüyor. tamam diyorum içimden, dersini almıştır herhalde artık, başkalarına da hızmalarına yönelik böyle sorular sormaz gayrı....
thhkb (tüm hızmalıların haklarını koruma birliği) adına görevini ifa etmiş olmanın huşusuyla soyunma kabinine dalıyorum. çıktığımda deminki amcanın yanındaki teyzeye hala konuyla ilgili bir şeyler söylediğini duyuyorum: "... demek ki burada da oluyormuş, ama nereye kayboldu o kızcağız..."
sonra beni fark ediyor: "şükür gitmemişsiniz, insan hakları mahkemesine başvurmanız lazım."
bu sefer benim gözler faltaşı kıvamında, işletirken işletilmeye mi başlandım nedir?!
"insan hakları mahkesmesi mi? niye, hızma yüzünden mi?"
"babanızı şikayet etmeniz lazım! bakın hindistan'a gitmiştim, orada da kızlarına bu tür işkenceler yapıyorlar, ayı gibi ortalıkta oynatıyorlar zincire takıp. demek burada da oluyormuş! şikayette bulunmanız lazım, ben de gelirim sizinle çekinirseniz."
dumura uğramak kavramına yeniden anlam yükleyesim var, o kadar dumur vaziyetlerdeyim yani, amca sağlam işletiyor! işletilme şüpheleri ile bana bir defa el kaldırmamış, dünyalar tatlısı rahmetli babişimi şaka niyetine de olsa karalamış olmanın pişmanlığı arasında zihnim mekik dokuyor...
"babam dünyalar tatlısı adamdır, şikayet etmem!" diyerek fırlıyorum dükkandan. ardımdan "çekinmeyin, şikayet edin" diye konuşmasını sürdürüyor amca.
yanımdaki arkadaş uzakta kalldığından tüm muhabbetti kaçırmış, kolundan çekeleyerek çıkarmama şaşırıyor. ama en şaşkın benim!
tamam amca kaşındı da, galiba ben de accık kaşınmışım belli ki...
acaba amca da tisb (tüm işletilmiş satıcılar birliği) adına görevini ifşa etmiş olmanı huşusu içinde mi, yoksa ihm'ye adıma şikayette mi bulunuyor şu an?
sizce?

Hiç yorum yok: