başıma, daha doğrusu çok sevdiğim bir varlığın başına gelen haksızlığı yazdığım yazı dava konusu oldu.
burada beni en çok inciten mesele, dava edilmem değil, gerçeği söylemediğimin iddia edilmesi. yazının kendisini burada tekrar belirtmeyeceğim, belki dava sonrası da kaldırmam da gerekecek, ama şu var ki, olan biten aynen o yazıda anlattığım gibi oldu. hem haksızlığa uğruyor, üstelik haksızlığa uğradığıma dair gerçekleri yazdığım için ikinci kez haksızlığa uğramış oluyorum.
karma nerede diye düşünmeye başlıyor insan.
ya da öğrenmem gereken nedir ki, bunu böyle bir yoldan öğrenmem gerekiyor?
geçen gün, karşı tarafla belki orta bir yol buluruz düşüncesiyle görüşmeye gittim. doğru düzgün konuşturmadılar bile, kovulmaktan beter oldum. iyi de olayın vuku bulduğu zaman da dinlememişlerdi ne zaman dinleyecekler peki? herkesle iletişim kurulamıyor. kurulsa, dünyadaki tüm anlaşmazlıkların önüne geçilirdi pek tabii.
neden mi yazdım bu yazıyı? neden olacak, her zamanki gibi içimi döktüm.
4 yorum:
İsabetli soru; öğrenmem gereken nedir? İnsanların-senin gibi yetişmiş olanların midelerin sindiremeyeceği kadar(yine senin gibi yetişmiş olanların değerlerine göre)- aşağılık,şerefsiz ve bencil olabileceğidir. Başka bir açıdan bakıldığında, insanlar kendi zayıflıklarının sebep olduğu zararların sorumluluğundan kaçmak için-kime ne zarar vereceklerini önemsemeksizin- gerçekleri kendi yararlarına olacak şekilde çarpıtıp kurgularlar. Yanlış hatırlamıyorsam Gecenin Sonuna Yolculuk'ta bu meseleyi doğrulayan çok iyi bir paragraf vardı.
celine okumadım maalesef, ama anlaşılan okumam lazım. ama "senin gibi yetişmiş olanları" açıklayabilirsen sevinirim, tam olarak ne kastettiğini anlamadım.
Merak eden, arayan, seven, insanlara ve haklarına saygı duyan, vicdanıyla ve iyiniyetle öğrendiklerine göre yaşamaya çalışan, bunların dışına çıktığında suçluluk hisseden..
çok naziksin. böyle görülmek, ne güzel :)
Yorum Gönder