şimdi okuyucum da diyecek ki, yahu, hayatında bundan daha önemli mevzu yok mu da bunu anlatıyorsun! yok valla, sabah saint'in haşarılığı ile yatıyorum, sabah salondan gelen tıkırtılarıyla uyanıyorum. şimdi haksızlık da etmeyeyim; evde bildiğin melek bu minik şeytan danası. ama ya dışarıda!!!
efendim, anlatayım: köpek eğitimcileri ile yazışa yazışa, ortaya çıktı ki, bunca zaman sokakta yaşamış bir haytayı benim adam edip ev köpeği kıvamına getirmem mümkün değil. adamın saldırganlığa varan tüm hırçınlığı, hapis hayatına mahkum edilişinden kaynaklanıyormuş! düşünsene, sokaklarda berduşluk yaparken, biri seni altın kafese koymuş... ille de neresi dersin?
altın kafes de sayılmazdı, sabah akşam uzun uzun yürüyüşlere çıkıyorduk, ama iyice saldırgan hale geldiği için, onu hiç serbest bırakamaz hale gelmiştim. o da iyice saldırganlaşmaya.
hatta bir akşam, psikopat bir rotweiler sahibi, serbest bıraktım diye bana saldırmaya kalktı. neredeyse ikinci saldırıyı yaşayacaktım, ama neyse ki bir arkadaşım adamın üzerine yürüdü, kolunu tuttu da, o kalkmış yumruk bir yanıma inmedi. -erkeklere neler oluyor? son yıllarda neden kadına karşı bu kadar saldırgan hale geldiler?-
öylesine bunalmıştım ki, yakın bir kaç köpek sahibi arkadaşımın "bırak onu!" önerisiyle de, yine çok bunaldığım bir yürüyüş esnasında tasmasını çıkardım ve sahilde bırakıp geldim. hemen bir kaç "hayvansever" telefon açıp, nasıl bırakırsın diye ver yansın etti. tabii bu hayvanseverlerin benim son iki üç haftadır "yardım edin!" çığlıklarıma kulağını tıkamış "hayvan" seven kişiler. çıldırma noktasına geldiğimde ise, insan mefhumunu hiçe sayıp, sadece sonucu yargılayan yardım sever dostlar!
neyse, onları anlatmanın bir manası yok, bizim konumuz Saint. o gece, zaten onu bırakmanın verdiği rahatsızlıkla, iki saat sonra kös kös gidip sahilden aldım. paşa paşa eve döndük.
yani anlayacağınız, satsam satılmıyor -satmayı bırak, ona aldığım bütün ekipmanla hediye edeceğim çocuğu-, alsam alınmıyor. başımın biberli belası oldu. köpek yüzünden ilk tırlatan kişi olarak haberlere geçmem an meselesi...
ama sonra, gelip de patisini elime koyması var ki, ah ulan ah diye bakakalıyorum sıpaya.