15 Şubat 2008 Cuma

başka şehir halleri

bu blogun düzenli okuyucusu kaç kişidir bilmem, ama iki vefalısından eminim, bu durumda o ikisi biliyordur (kalan sağlar bizimdir diyeyim mi?) ben pek severim yollarda gözüme ilişen insan evladının komik hallerini blogumda rezil etmeye (çok dedikoducuyum çoook)...
nitekim her hayırlı vatan evladı gibi ödevlerimi teslim ettikten sonra (aah evet ya, 13 yıl aradan sonra yeniden öğrenci oldum, sağır sultan duymadıysa henüz, işte fırsat!-ben böyle yaparak yaşımı da ifşa ediyorum değil mi?) kalan bir kaç günlük boşlukta başkent yankent demeden gezdim bir parça.
efendim ilk resmimize göz attığınızda koyun sucuk ibaresinin sol üst yanında bir adet ok ve üzerinde kapı sözcüğünü göreceksiniz, anlamayanlara açıklama: bu her koyunun kendi bacağından asıldığı ve sucuk sucuk terledği (bu bir deyim mi diye sormaları peşin peşin kınıyorum) yere giden kapıyı işaret etmektedir. yani "önünde durduğunuz kapı benzeri bölme, kapı değil vitrin, toslamayın!" uyarsını da ihtiva ediyor ve bence bize çaktırmadan devam ediyor: ama biz kapıya benzettik ki, bazı saflar açmaya uğraşsın, bize de gülecek malzeme çıksın).

bir de şu yalova'lılar bir tuhaf canım, küresel ısınma, çevre kirliği vs yok sayıp
tavşanlar gibi üremek istiyorlar, korkarım. dünya nüfusunun köküne kibrit suyu döküldü ya, üremek oldu tek problemimiz: "neden bebek yapamıyoruz"muş, bak sen... işin etik yanını geçtim, işte size bir kaç cevap:
- o kadar belgesel seyrettik ama bu işin nasıl yapıldığını hala çözemedik abi
- şu prezervatifleri deliyorum deliyorum, yine de bir şey olmuyor, acaba anlayıp sağlamlarıyla mı değiştiriyor alçak adam
- yahu ben doğuştan kısırım, hanıma söylesem mi acaba artık..?

sıradaki fotoğraf üzerindeki yazıyı anlayamadım, yardımcı olacak okuruma teşekkürü borç bilirim, ama ben yine de yorumumu esirgemeyeceğim: diyor ki "bu resmin alınmadığı yer şubemiz değildir" şimdiiiii, resim neye alındı? alıngan resimlerin olmadığı yerler nasıl şubeleri olmuyor? yoksa bu ticari kuruluş alıngan resimler mi satıyor? peki resim denilen cansız nesne nasıl alıngan oluyor? abartma, ikincil hatta üçüncül, mecazi anlamda kullanılmadı 'alınma' eylemi diyeceksiniz şimdi, peki bakalım tdk'ya: "alınma: alınmak işi". bravo! kutladım onları da tekrar(bilenler bilir ben hep kutlarım onları ara ara)! biz kendi naçizane bilgimiz üzerinden kodlamaya devam edelim o halde; alınmak: bir yerden alınıp götürülmesi eylemi diyelim buna, hmmm demek ki müşteriler her gelişlerinde bu resimden bir adet almaları gerekiyor, yoksa burası şube konumuna yükselemiyor! bildim mi? yine mi değil? aaa tamam bu şehre bir daha gidersem ilk iş gidip, resim alınmadığında şube olamayan bu çiğ köfteciyi alnından öpeceğim bana bu muhteşem bilmeceyi bağışladığı için!
durun, yoksa yoksa "bu resmin yer almadığı çiğ köfteciler, şubemiz değildir" demek istemiş olmasınlar? eh bravo, eğer kasttikleri gerçeken buysa, o zaman da bu muhteşem türkçeleri için ayrıca öpeceğim... (gak guk, gerçekten öpmemi beklemiyorsunuz değil mi?)

sıra geldi son güzel fotoğrafımıza ( ki onda istemeden bir de bonus foto oldu, anlatayım efendim): bu ilanı görünce hemen, yok canım, hiç istediğim saatte değil, hep istemediğim saatte sıcak simit yemek zorunda kaldım diye geçirdim içimden. yahu, istemediğim saatte niye simit yiyeyim? bunlar bizle dalga mı geçiyor? (mi soru ekinin bitişik yazılmasına hiç değinmiyorum, grrr)
ben bu fotoyu çekerken, içeriden bir görevli atladı hemen: "beni de çek beni de çek" içimden bir fesupanallah çekerek makinemi doğrulttum içerideki arkadaşa, buyrun sonuca: kendi düşen ağlamaz tadında diyerek dikkatinizi kulaklara çekiyorum sevgili okurlar!

Hiç yorum yok: