1 Mart 2010 Pazartesi

dprm

önce haiti, ardından chile bizi de bekleyen felaketle karşılaştı. haiti'de öncesinde de zaten bir kaos mevcuttu, depremle daha kötü bir hal aldı, ki oradaki deprem daha hafif olmasına rağmen yüzeyde oluştuğu için daha büyük bir yıkıma neden oldu. güney yarım kürenin en fakir ülkesi olması yaralara tuz biber ekti.
chile ise latin amerika'nın en zengin ülkesi. ölenlerin sayısına bakınca, alt yapının sağlamlığını, depreme hazırlıklı olduğunu görmek mümkün. üstelik kayıtları tutulmuş en büyük depremi yine onlar yaşamış 1960'da. ama ne kadar hazırlıklı olunursa olunsun, tek bir kişinin ölümü dahi onulmaz acılar yaratmıştır eminim.
peki ya biz? unuttuk mu 99'da olanları? şimdi ne kadar hazırlıklıyız peki? 99'dakinden sonra istanbul'u otuz yıl içinde bekleyen depremden bahsedildi durdu, yani artık yirmi yıldan az bir sürede olması beklenen bir depremden bahsetmeleri gerekirdi, ancak hiç kimsenin sesini duymaz olduk. ancak 17 temmuz anmalarında tek haberlik bir anımsatma mevcut. ne yani, o kadar mı hazırlıklıyız ki artık bu mevzuyu konuşmamıza gerek yok? yoksa umursamaz mıyız topyekun? ölüme karşı kayıtsızlığımız mı bu? ölen ölür, kalan sağlar göçük altında kalır anlayışı mı?
hani hep sonradan aklımız başımıza gelir der dururuz ya, bu sefer sonrasında da pek aklımız başa gelmiş görünmüyor. 99'den beri 11 yıl geçti? ne yapıldı bu süreçte ahkam kesmekten başka? güya tüm kentteki yapıların durumu tespit edildi ve aslında çoğunun depereme dayanamayacağı gerçeği saptandı. bir kaç bina dışında güçlendirme yapıldı mı?

bu felaket bizi beklemiyor olsaydı bu yazıyı yine yazardım, bu sefer sadece orada ölenler için ağıt yakarak, bizi bekleyen tehlike için değil.

Hiç yorum yok: