17 Şubat 2010 Çarşamba

kentin sesleri

her açıdan feci muzdaribim bu kennten:
aceleci bencil kaba saba insanı kendini her yerde gösteriyor. her yere giderken feci bir acelesi vardır, ama bu acelesine rağmen de toplu ulaşım araçlarında gürültüsüyle varlığını hissettirir. sanki koca vapur / otobüs / tren vs bir tek kendisi ve sohbet arkadaşına tahsis edilmiştir, bağıra bağıra anlatır, tüm yolcularla birlikte siz de bu sohbete kulak misafiri olmak zorunda kalırsınız. cep telefonuyla konuşanlar daha da kötü durumdadır, onlar volumlerini iyice arttırırlar ki, telefonun diğer ucundaki pastneri aman ha tek kelimiyle kaçırmasın, onunla birlikte tabii siz de!

peki nereden geliyor bu, "bir tek ben yolculuk ediyorum, kimse beni duymuyor, istediğim kadar yüksek seste muhabbettimi sürdürebilirim" mantığı? acaba insanımızın hala gerçek manada kentli olmayışından mıdır bu? köydeki gibi saldım bayıra, mevlam kayıra, bütün dağlar çayırlar bizim duygusu mu hakim? yolda yürürken o çarpmaların temelinde de bu yatmıyor mu?

hani insanın direkt muhabbete dahil olası geliyor, özellikle telefonda özel meselelerini öyle bağıra çağıra anlatanlar var ya, şeytan dürtüyor, belirt fikrini diyorum, sana ne demeye bile yüzü varamaz!

Hiç yorum yok: