9 Şubat 2010 Salı

kürklü teyzeler

gündemde bu kadar sorunlar, ülke genelinde balyozlar, kozmik odalar, tekel işçisi grevleri ve davası bir türlü sonuçlanamayan suikastlar kol gezerken benim kürklü teyzelerle kafayı bozmuş olmam elbette devede kulak, hatta filde pire boyutunda yer işgal edebilir bir mevzudur ancak, biliyorum, ama dürttü işte!
havalar soğuk ya, bu kürklü tezyeler karanlık inlerinden peydah olup, minik cici hayvanların ölü derilerine sarınmış bir halde geziniyorlar. vapur iskeleleri, otobüs durakları gibi kamu alanlarnda mecburen yanyana dikilmeniz gerektiğinde, önce kaçacak delik arıyor, mümkünse en uzak noktada dikilme gayretine girmişken buluyorum kendimi gayri ihtiyari. kaçacak delik kalmadıysa da, iğrenmiş, ölü hayvancığa içim burkulmuş bir suratla, karşı taraftan fark edilmesini iste(me)diğim kısa kısa bakışlar fırlatıyorum.
ha bu yaptığım yine masum sayılır. öğrencilik yıllarımda, çeşit çevre örgütünde aktif bir üyeyken (sanki artık değilim) daha azılı bir kürk düşmanlığını fiiliyata döküyordum. kürkçü dükkanlarına dönen tilki misali (biliyorum bu benzetme uymadı anlamsal meyanda, ama kelime bazında pek uydu, güzel oldu), her yere eşkalim dağıtılmış, altında "bu kürk düşmanından sakınınız" ibaresi yazardı: zira kırmızı ışıkta dikilirken, sıkışık meydanlarda, her türlü karambolde, çaktırmadan yaklaşır, muhakkak yanımda bulundurduğum ve çiğneyerek uygun kıvama getirmiş olduğum damla sakızlı cikletimi kaşla göz arasında ölü hayvancığın tüylerine bir güzel yedirir, yaşamını sadece güzel tüylere sahip olduğu için vermek zorunda kalan hayvancık sayemde ölümünden sonra, hiç olmazsa tüyleri vasıtasıyla ciklet çiğnemesini sağlardım. yerleri mekanları cennet olsun hayvancıklar eminim bana oradan duacıklar etmiştir, o sayede ben de kürk cennetini boylayacağım sanırım, ama diyeceğim şu ki, ölü hayvancığın kürkünü taşıyan o "bak ne güzel pırıl pırıl, yumuşak, sıcacık ve pahalı mantom var" diyen teyzelere hiç yakalanmadım!
doğuştan şanslıyım vesselam....

1 yorum:

Adsız dedi ki...

annemin pahalı, pırıl pırıl ,simsiyah bir kürkü vardı vizon mu diyordu bizon mu çocuktum .kokusunu almıştım hayvansı bir koku hatırladığım şimdi taze gibi deri kokusu işte bikaç gün anneme küsmüştüm yemek yemedim katil gibi görmüştüm annemi. bi gece uykumda ağlamaya başlamışım kimse susturamıyor beni- sonradan hatırladığım annem kafamın derisini ,saçlı kısmını alıyordu bi bıçakla baktı acı çekiyorum karnıma soktu elindeki bıçağı ölmüştüm rüyamda-saçım küçük sana şapka olmaz diye ağlyormuşum dediklerine göre.oğlum dedi o hayvanın etini yiyorlar derisinden de bize giyecek yapıyorlar sabah kahvaltıda. çok etkilenmişim heralde et yememeye başlamıştım annem çaresiz kürkü birine verdi hala başıma kakar senin yüzünden kürkümden oldum diye sinsi sinsi gülerim hala tam o yaş çocuğun gülüşüyle:)eti yenen yarı evcilleştirilmiş hayvanların derilerini giyecek yapmaya karşı değilim.ama doğal dengeyi yok sayan canilik sözkonusu olunca tam olarak katılıyorum sana kürk giyenleri eskisinden daha az gördüğümü de sevinçe ekliyorum.çocukluk anısı işte ,konuyu görünce şıftırtasım geldi...