Evden biraz erken çıkmışım, sallana sallana iskeleye doğru yürüyorum. Hava sonbahar kış arası insanı bi hoş eden güneşlilikte keyifli, ben de o sayede bir parça neşeli.
Anlayacağınız deniz, güneş, şehir karmaşası, trafik gürültüsünün tadını çıkara çıkara ilerliyorum.
Aniden 100 m öteden biri fark ediyor beni, tanımış da sevinmiş bir hallerde bana doğru gelmeye başlıyor. Ben de nereden tanıdı diye merakla dönüp bakıyorum zat-ı şahanelerine.
Bizimki sevincini kanıtlamak istercesine kuyruk sallıyor, bir de merhaba niyetine elimi kokluyor. Ben de gücenmesin diye başını okşuyorum.
Ona çaktırmadan da içimden "Herhalde senle bir önceki hayatımızda yakın arkadaştık, sen ağaç ben kokarca şeklinde, mutlu mesut yaşayıp gidiyorduk ve senin hafızan benimki kadar berbat değil ki, beni hemen tanıdın" tadında bir monolog düzüyorum.
Ee bakıyor, bende tık yok, şuradan bir sosisli alıp gününü şen etmeye kalkışmıyorum, üstelik vapura doğru yöneliyorum, o da başka eski bir dost karşılamak üzere dönüp gidiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder