haberini aldığımda inanmak istememiştim önce, ağabeyimin şaşkın ve abartılı havadislerinden biri sanmıştım. sonra annemden, doktorun ölüm belgesini imzaladığını duyunca, dersliğin önünde kalakalmıştım...
neredesin bilmiyorum, o güzel yüreğine sığan o kocaman ruhun oralardan buraya bakıyor mu? onu da bilmiyorum. her resmine baktıkça öyle olduğunu düşünüyor, biraz avunuyor, senle konuştuğumu bile düşlüyorum...
bugün seni filme çektiğim kareleri toparladım. hastalıktan sonra ilk su içişini, kaşık tutuşunu, ilk taytaylarını... hepsini yeniden öğrenmen gerekmişti.
tekerlekli iskemleye oturtabilirsek şükredin demişti doktorlar, oysa sen yürümeye bile başlamıştın, yürütecinle dışarı bile çıkar olmuştun.
tam iyileşiyor derken.
ne oldu, niye vazgeçtin bir anda? 77 seneyi aşkın yaşamak yeter mi dedin?
henüz bir sene geçti, ve ben sokakta kaval çalan o sokak müzisyeni ihtiyar adamı her görüşümde sarılasım, bastonuyla ağır ağır yürüyen her ihtiyarın peşine düşesim geliyor.
yaşım 38, ama ben sokakta, babasının elini bırakınca kaybolmuş şaşkın bir çocuk gibi zır zır ağlayıp seni çağırmak istiyorum.
eğer oralardan bir yerden bakıp da beni görüyorsan, başını ah haylaz der gibi salladığından eminim.
boşver, sen bakma bana...
her ne kadar elini tutacağım pek kimse olmasa da etrafımda, ben o sokaktan evi nasılsa bulurum. hem sen de biliyorsun zaten bunu.
rahat uyu oralarda tontonum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder