27 Ekim 2012 Cumartesi

cumartesi akşamı

yalnız yaşayan biri ne yapar akşamları? ya kıçını devirir, erkenden kanapede tv karşısında sızar kalır, ya da müdavimi olduğu bara kapağı atar, bir yere tek başına oturur ve blog yazar. 
şimdi zehir okuyucularım hemen itiraz edecek. bütün yalnızlar böyle mi yapıyor sanki diyerek. tabii ki böyle yapacak, yapmazsa bizzat o yalnızın evine kadar gelip o sızdığı kanapede uyandırmazsam ne olayım!
hmm düşündüm de, yok, uyandırmak şimdi çok meşakkatlı, ben şu oturmuş olduğum bar köşesinden yazıma devam edeyim. sanki insanlığa daha az zararım olacak (dikkatinizi çekiyorum, "faydam olacak" demedim) gibi. netekim, ben de her kentli yalnız vatan evladı gibi, hafiften sosyalleşebileceğim ama yine de yalnızlığımı da bir parça kendime saklayabileceğim bir mekanda, çevremde olup bitene hafiften göz süzmek suretiyle (mesela şu an sağ yanımdaki çift şapırtıyla öpüşüyor, sol yanımdaki garson da biraları yüklenip götürme niyetinde) evimden uzakta olma ihtiyacımı gideriyorum. bir yandan da instagram üzerinden gelen yeni yetmelerin mesajlarına cevap yazıyorum. 
aslında benno'nun yokluğu hafiften dürtüyor, kalk git evine, minik oğluşunun yanına diyor o dürten taraf. direniyorum. bütün günümüz birlikte geçti, arada özlemek de lazım. 
bu ilk bar yazım değil, sonuncusu da olmayacak elbette. bir başıma buralara gelmeye devam ettikçe ben daha çok bar yazısı yazarım.  özellikle de cumartesi akşamları. 

Hiç yorum yok: