az evvel cnn'i izliyordum, "inside the middle east" adlı bir programda sırasıyla buradaki ülkeleri geziyorlar. bir ara mısır'a da uğradılar ve oradan cesur bir blogçuyu tanıttılar, konu ilgimi çektikten sonra pür dikkat izledim ama adresini belirtmediler, yoksa hemen reklamnını yapacaktım.
neden bu kadar ilgimi çekti dediyseniz, medyadaki sansürün izin vermediği tüm siyasi haberleri bloguna aktarmaya çalışması ve bunları fotoğraflarla belgelemesi, polisin yaptığı işkence onun bloguna kayıt ettiği video görüntüleri ile ilk kez alenen tartışılır olmuş. buna benzer pek çok cesaret gerektiren alanlarda gördüklerini ve topladığı kanıtları koymuş bloguna 34 yaşındaki acar blogçu, tek yakındığı konu ise, yaptığı işin gazetecilik düzeyinde bir iş olmasına rağmen gazetecilik olarak görülmemesi. aldığı tehdit telefonlarını bile dert etmeyecek kadar da cesur.
izlerken, işte blogçuluk bu dedim.
şimdi diyeceksiniz ki e zaten blogçuluk da buradan çıkmadı mı, elbette ilk oluşum sebebi buydu, ama bugün kaçımız ciddi anlamda bu kadar cesur bir blogçuluk yapabiliyor?
sadece beni tekrar düşündürdü, blogçuluğu aslında kim için yapıyoruz diye. kendi minik dünyasını bir yerlere aktarıp küçük çaplı bir doyum yaşamak çoğunluğun sebebi. belki böylesi de gerekli, ama işte yukarıda anlattığım türdeki blogçular yaşamın aslında bundan ibaret olmadığını fısıldıyor ve blogçunun asıl sorumluluklarınden bu denli uzaklaşmış olmasının iyi bir şey olup olmadığını sorgulatıyor bana yeniden.
yok yok, bu aralar ülkenin karışık durumu beni umutsuzluğa düşürdü, buraya da böyle yansıyor bu. endişelenmenize gerek yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder