19 Eylül 2012 Çarşamba

apolitik olmak ya da olmamak: yaşasın medyanın sahtekarlığı!

son yıllarda siyasi haberleri yirmi ayrı kanaldan izliyordum. objektif bir perspektife sahip olabilmek için de olabildiğince alternatif medya üzerinden havadisleri almaya gayret ediyor, hatta twitter hesabımı salt o amaçla kullanır olmuştum. 
nihayet bir kaç ay evvel fark ettim ki, yurt geneli ve dünya çapında olan biteni öğrenip, gündemi takip ederek insan olma gereklerinden birini yerine getirdim sanıyormuşum. günü gününe gündemi takip etmezsem sanki dünya çökecek, parçalanacak, arkamdan işler çevrilecek! üstelik bütün bu negatif haberler ile dünyamı genişletmek yerine, bir güzel daraltıyormuşum. 
zaten baudrillard da medyayı "medyalar için requiem"de kıyasıya eleştirir ve medyanın aktardığı resimlerin, olanı yansıtmaktan öte, gerçeğin önüne geçtiğini ve onu değersizleştirdiğini söyler. hatta tek yollu bir kanal olduğunu, bir iletişimin mümkün olmadığından dem vurur. nasıl olsun ki? tivilerinin başındaki bizlere gönderilen resimlere sadece bakmak düşer. bize gösterilene itiraz ya da karışma hakkı verilmez. yani bir diyalog değildir bu. sonradan yapılan itiraz da, belleklere yerleşmiş o resimleri pek değiştirmez. boris groys de "düşünme sanatı"nda, medyayı resim üretimindeki en büyük seri üretimi gerçekleştiren mekanizma olarak tanımlar. bu minvalde de medyayı seri üretime sahip sanatçı olarak görür. yani baudrillard'dan çok farklı bir şey söylemez. 
sanatçı da aslında var olanı yarattığı eserle vermeye çalışmıyor mudur? ama sanatçının verdiği eserde biliriz: tarafsız gerçek değildir bu. sanatçının onu nasıl algıladığıdır. oysa medyanın gerçeği yansıttığını düşünürüz. gerçekten durum bu mudur?  
medyanın gösterdiği resimler de gerçeği yansıtmıyor. tam tersine, gerçeğin kendisini yok ediyor.  sadece kameranın alanına giren sınırlı resimler yansıtılıyor. biz izleyici, yani onhaberin alıcısı olarak kamera dışında olan biteni görmüyoruz, dolayısıyla o sınırlı resimler gerçeğin yerine geçiyor. 
tamam, alternatif medya izliyor olabiliriz -ki ben bulabildiğim bütün alternatif medya kaynaklarını takip etmeye çalışıyordum-,  ama alternatif medya da neticede yine sınırlı, sadece kendi bakış açısına dahil olan resimleri bana yansıtıyor. onun da göstermediği, yani kamerasının kadrajına girmeyen alanda olanları görmüyoruz yine. 
üstelik medya, sanatçının tersine, tek bir eser yerine, aynı anda milyonlarca evin ekranında binlerce görsel üreterek seri üretime geçmiş oluyor. 

neyse ki ben bir kaç ay evvel kendimi bu cehennemden kurtardım. artık daha çok belgesel, film ve benzeri önceden kurgu olduğunu bildiğim görseller izliyorum. dünyam inanılmaz güzelleşti, ben de onunla...

Hiç yorum yok: