11 Eylül 2012 Salı

dır dır ve arkadaşlık

son zamanlarda hangi ortama girsem insanların ne kadar çok konuştuklarını fark eder oldum. (ee sen burada ne yapıyorsun? mahiyetinde güzel güzel soru sorabilirsin sevgili okuyucum. -hakikatten ne yapıyorum ben burada yahu?- pek emin değilim ne yaptığımdan, ama görünen o ki ben de yazı yoluyla dır dır ediyorum. durun yahu, konudan sapacağım dememe ve kıvırmama izin verin!) 
niye bu kadar çok konuşur insan evladı? 
geçenlerde deniz kenarında takıldığım arkadas grubunda bir hatun, çok da tatlı bir insan, ama bir parça sessizliği tatmaya izin yok, hababam konuşuyor. sustuğu bir kaç dakikanın degerini bilerek dalga seslerini dinleyebildim. 
bazen sahilde, hemen de tepesinde bir çay bahçesinin olduğu kesimine denk gelen yerlere oturduğumda, yukarıdan bir uğultunun geldigini duyarım. ilkin ne oldugun anlamamamış, ugulutunun kaynağını aramıştım. sonra parça parça sözcükler arlarından seçince, yukarıdaki insan güruhunun (epey buyuk bir çay bahçesi bu) konuşma gürültüsü olduğunu ayırd edebildim. nedir derdiniz? ses titreşimiyle düşmanı yok etme silahı mı geliştiriyorsunuz kardeşim? ya da sessizlikten mi korkuyorsunuz? 
adını şimdi anımsayamadığım hintli bir öykü kahramanı, batılı kahramana batılıları anlatırken kullandığı cümle aklımdan gitmiyor: "siz batılılar kendi içindeki boşluktan korktuğu için bu kadar çok konuşuyor. konuşarak o boşluğu doldurmaya çalışıyor. böylece düşünmeye ayıracağı sessizlik anını konuşarak heba ediyor." minvalinde bir şeylerdi. halbuki arkadaşlarla sessizliği de paylaşabilmeli. hani artık konuşmanın gerekli olmadıgı, sözcüksüz de anlaşıldığı o huşu dolu anları. 
hiç kendi hayatına dönüp baktın mı? böyle anları yaşayabildiğin kaç tane arkadaşın var? ya da hiç var mı? hayda, konu dır dırdı, arkadaşlığa nereden geldi, sabah sabah moralimizi bozma şeklinde çıkışma güzel kardeşim. çünkü yoksa bu bahsettiğim arkadaş, faniler dünyasında geçirdiğin vakti accık boşa harcamışsın demektir. 
sözcüklere ihtiyaç duymadan da anlaştığın insan seninle aynı boyutta. aynı tanrısal parçacığı icimizde taşıdığımızın güzel bir kanıtı. elbette bu ille de arkadaşın olmak zorunda değil, bir yabancıyla da bu anı yaşayabilirsin, ama o yabancıyı bir daha nerede göreceksin? oysa aynı arkadaşla, sessizliğe ara verdiğin yerden tekrar alabilir, arkası yarınlı otuzbeşbin bölümlük dizi çıkarabilirsin. 
neyse, hadi ben daha fazla zırvalamadan buradan kaçayım da sen ilk yakaladığın arkadaşınla bir sessizliğin tadını çıkar sen biraz.

Hiç yorum yok: