15 Eylül 2012 Cumartesi

moda sabahları


sabahları dolaşmaya çıkarım, güneş doğsun ben de şahit olayım, bayılırım. 
hemen şıp diye  "senin günün ve gecenin sevmediğin saatleri mı var" diyecek zeki ve atılgan okuyucularım; ben de bu müthiş sezgiye hayran kalacağım. durun yahu, konu benim günün hangi kısımlarını sevmem değil, insanların sabah çılgınlığı. 
sahile indiğimde benim gibi başı boş dolanan neredeyse hiç olmuyor. varsa, o da geceden kalmıştır, hala birasının son yudumlarını, tabii öncekileri kayalıklara çıkartmayı becerememişse, icmekle meşgul oluyor. bense berduşlar gibi elimde bir kitap, çıkıyorum, sallana sallana yürüyerek, kâh bir bankta oturarak seyrele bu sabah çılgınlarını diyorum. yürüyenlerin hepsi spor amaçlı çıkmış, son sürat kilolarından kurtulabilecekleri istikamete doğru yürüyorlar. acelesi olanlar da sırılsıklam bir alın ve tişörtle koşuyorlar, elbette istikamet aynı olmak suretiyle.
benim gibi aheste aheste yürüyen varsa ve akşamdan da kalmadıysa, kesinlikle dört bacaklı arkadaşıyla gezmeye çıkmıştır. o da istediğinden değil, o dört bacaklının halısına işeme ihtimalinden dolayı sabahın köründe eziyet gördüğüne inanarak çıkmıştır. yanındaki ise ya neşe icinde zıplamaktadır ya da en az sahibi kadar sersefil vaziyette yürüyordur. ha bir de tek tük bisikletçiler oluyor. 
ama anlayacağın aziz okuyucum, benim gibi sabahın keyfini süren bir allah'ın kulu yok. hele de elimde aypedim, oturmuş blog yazıyorsam, tam uzaylı gibi kalıyorum bu sabah canavarları arasında. 
ama yine de moda sahiline şükür. bir kaç sabah, yüzmeye gittiğim caddebostan'da dehşete düşmüştüm. hani ben mi yüzdüm, sahil beni mi yüzdü, belli değil. sahil komple sabah sporu yapan insanlarla kaynıyordu. 
yahu, bilmeden birileri bunların ensesine sporcu çipi yerleştirdi de, haberimiz mi olmadı?

not: foto kadrajına insan girmemesi için epey beklemem gerekti...

Hiç yorum yok: