16 Ekim 2006 Pazartesi

Ankara'da tuvalet sınavı

Aslında Ankara'yı sevmem, ama yazdan beri yolum pek sık düşer oldu oralara. Çıkrıkçılar'da gezerken yorgunluk ve açlık beni Pirinç Han'ın gözlemecesine attı. Attı atmasına da, hayatımın en önemli sınavlarından birini vereceğimi bilseydim, hiç bu kadar gönüllü girer miydim ben oraya?

Neyse efendim, baştan alayım: pek güneşli bir günde yaz sıcağı başımda boza pişirmiş, açlık yormuş bir halde yayıldım hasır zeminli sandalyeye. Siparişini verdiğim peynirli gözlemenin hayallerine dalacakken tam, annemin parmak sallayan görüntüsü girdi
araya. Suçüstü yakalanmış gibi fırladım ayağa. İyi terbiye almış bir insan evladıyız ya tuttuk lavabonun yolunu, ellerimizi yıkayacağız, ki parmak sallayan anne imgesi evine dönsün, biz de mide gurultularımızın nihavend makamına tatlı tatlı bırakalım kendimizi.

Hani hep öyledir ya, madem kalktık helaya geldik, işlem hanemiz kabarsın tadından, bir de öbür meseleyi halledelim dedim. Demez olaydım. Kapıyı açıp da ışığı yakınca, poşet dosya içine yerleştirilmiş bir yazı tabak gibi sırıttı suratıma doğru.

Yazıya bir zoom yaptım ki, ne midemin makamı kaldı, ne parmağını sallamaktan bitap düşmüş valide hanım; sadece ve sadece şaşkınlık ve hayret kaldı. Birini sağıma, diğerini soluma aldım, hep birlikte tane tane okuduk:

“Tuvalet bir kültürdür ve siz şu an bir kültür sınavı veriyorsunuz!!!!!!!!”

Ne eksik, ne fazla, inanmayan yandaki fotoğrafı büyüteç eşliğinde incelesin, ya da FBI laboratuarlarına gönderip sonuçları beklesin! Siz bekleye durun, ben küçük dilimi midemden çıkarma gayretleri arasında yazıma devam edeyim…

Nerede kalmıştık? Ha, sınav, evet kültür sınavı!

Eyvahlar olsun! Sınav mı?

Hani önceden haber verilseydi, çalışır öyle gelirdim! Neredeyse çıkıp gözlemeci sahibinden özür dileyeceğim, hiç olmazsa kurtarma sınavı yapsın diye yalvaracağım! Hadi sınavı verdim diyelim, şu cümlenin sonundaki sekiz adet ünlem işaretine ne buyurursunuz? Evet ya üşenmedim saydım. Kültür sınavı elden gidiyor ben kalkmış, ünlem enflasyonunu hesap ediyorum. Olacak şey değil bu yaptığım, biliyorum, ama sınavdan kaytarmanın her yolu mubahtır. (Ah ah, bunu öğrencilerim bir duysaydı…!)

Sağıma baktım, soluma baktım, yok sandığınız gibi değil, kopya çekmek değil niyetim, zaten hazırlıksız yakalanmışım, kopya çeksem ne fayda!

Neyse sıfır alıp oturduk, ama hala şaşkın şaşkın bakınmaktayım. Yahu neye bakındın bu kadar, gözün çıkacak diyeceksiniz, Haklısınız ama ben de bakınmakta haklıyım. Çünkü hela, badanası dökülmüş, temizliği umumi tuvaletlerin ortalamasında kalmış bildiğiniz hela yani.
Oysa kağıdı okuyan kendini bir an ÖSYS’nin ishal olmuş adaylarına sunduğu özel sınav odasında sanacak.

Sıfır aldım diyorum ama çok da emin değilim, çünkü sınav kâğıdıma dönüp bakmaya cüret edemedim desem yalan olmaz.

Ben bu seferlik bu olağandışı sınavı veremediğimi düşünüyor, Çıkrıkçılar tarafına gitmesem de o yöne saygıyla bakıyor, bir sonraki sınav gününe de hazırlanmayı ihmal etmiyorum.

Hani siz değerli bayan, yok kadın misafirlerimizden (bahse konu uyarının devamı ayrı bir yazı başlığı olurdu, belki başka zaman) sınavı vermiş olan çıkarsa, bana bir zahmet soruları iletsin de sevaba girsin….

Hiç yorum yok: