28 Ekim 2006 Cumartesi

macar aşkı

Büyük marketlerden birindeyim, asmışlar bir kampanya duyurusu: bir macar salam alana bir macar salam bedava. Hani demiş ya Orhan usta, “hava bedava, su bedava… bedava yaşıyoruz bedava” diye, ben de bedavasını bulmuşum, es geçer miyim! Yapıştım elbet. Attım sepete (üstelik Tamek de değildi). Gittim kasaya, mutlu mesut alışverişimi yaptım, evin yolunu tuttum.

Ama sol yanımda oturan şu minik zat var ya, dürttü. Çıkardım fişi inceledim. Ne göreyim beğenirsiniz? Hani bizim macar bedavaydı ya, üstüne neredeyse başka bir Balkanlıyı ilave edecekler… Tabii o hışım döndüm ben markete, kasiyere sen misin buna para kesen, veryansın ettim. Yeni yetme delikanlı süklüm püklüm aldı elimden fişi, bir de sanki reyonda köküne kibrit suyu dökmüşler, satın almış olduğum macar salamı istedi, aldı bunları, gidiş o gidiş…

Bekle bekle, yok gelen giden. Bizim kasiyer herhalde bir koşu, domates bir de yarım ekmek de kaptı, benim salamı indiriyor mideye diye endişelenmeye başladım ki geri geldi, tabii salam sırra kadem basmış. Neymiş efendim, aktarım yapılacakmış. Ne aktarımı yahu? Salamı benim eve mi ışınlayacaklar? Uzay yolu’na mı düştük? Salamla beni Mr.Spock! Fesuphanallah, sen bizi salam düşmanlarının şerrinden koru yarabbi!

Hadi başladı yine yeni bir bekleyiş.

Ama külyutmaz bendeniz, ikinci kez bekler miyim o kadar uzun! Başladım söylenmeye, yok “Sizi tüketici hakları merkezi’ne şikayet etmek gerekiyor” da “Sizin hatanız yüzünden niye ben bekletiliyorum” diye.

Anlayacağınız, bizim şaşkın marketçi, kampanyasını allı benekli duyurduğu ürünü, kasasına tanımlamayı unutmuş. (Of of, bal gibi şikayet konusu olurdu ya bu!...). Ama sanki ben çocuğu çişe tutar gibi başlarında beklemem gerekiyor. Verin beleş macarımı gideyim ben yahu!

Önce yeni yetme kasiyer horozlanacak oldu, benim ne suçum var diye, "Siz başka marketin kasiyerisiniz, doğru, haksızlık ediyorum size" diye direndim. Bu bana tüylerimi diken diken eden yeni moda ünleme kalıplarından "Hayret bir şey" ile baskın çıkmaz mı! Tam nevrim dönecek, gözümü yumup ağzımı açacak kıvama gelmiştim ki, bunu fark eden bir kasiyer hanım, inisiyatifi aldı ele, sıkıştırdı avucuma macarı yolladı.

Ben yeniden mutlu mesut yolumu tutmuşken, jeton düşüverdi! Yahu, bunlar benim zaten parasını vermiş olduğum salamı elime tutuşturmuşlardı! Ben böyle tufaya gelmezdim, aşk başıma mı vurdu ne!

Aynen çark ettim tabii. Kasiyer hanım içinden, eyvah, yine geldi bu cazgır kadın dediyse de, dışından “Buyurun, yardımcı olabileceğim başka bir şey?” dedi. Derdimi anlattım, aldım bizim beleş macarın parasını.

Ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler (buna da ayrı uyuz olurum şahsen, sen adamı öldür, sonra da hakkını korumaya kalk, bu ne perhiz, ne lahana turşusu yahu! AİH’ye başvururlar vallahi!): bizim kasiyer hanım hakikatten sağlam çıktı, hani “cadaloz müşteriyle nasıl başa çıkılır” adlı kasiyerlik dersini can kulağı ile dinlemiş, dinlemekle de kalmamış, uygulamasından da yüz notuyla geçmiş!

Yok yok merak etmeyin, öldürmedim kasiyeri, hala sapasağlam kasasının başında mücadelesine devam ediyor. Ama düşünüyorum da akşam akşam bir macar uğruna verdiğim savaşa, cadalozluğa bakın, ben bu enerjiyle kaç tane macar salam üretmiş olurdum yaaa…

2 yorum:

zibirix dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
ertank dedi ki...

bilinçli tüketici sevgilim benim :) ya da biricik huysuzum da diyebilirim.