Beşiktaş vapurunun kalktığı iskele, mevcut iskelelerin en güzelidir. İdo'nun henüz üstüne tüy dikemediği yegane iskeledir sanırım. Üstelik çok da severim o yüksek tavanı ve abartılı avizelerinin altından karşıdaki Haydarpaşa Gar'ına bakmaya bayılırım (hoş onu da peşkeş çektiler ya, daha ne kadar sefasını süreriz bilmem...).
Ancak dün tam kapılar açılacakken bir klostrofobik durum hasıl oldu ki, nedenini salonun ışıklarının yanmamış olmasına ve o kalabalık insan gürühunun ortalığı havasız bırakmasına yorabildim sonradan ancak.
O nedenle deli lodos mu sallıyordu vapuru yoksa başım mı dönmeye başlamıştı da zor bindim, ayırt edemedim. Soğuk terler boşandı sırtımdan, yığıldım hemen alt katın dış kenarındaki banklara. Tam, oh deli lodos saçıma başıma girip beni kendime getirecekti ki, görevli, lodos buralara dalga atıyor diyerek kışkışladı. Ben de sigara içilmeyen bir yer arayayım derken, en üstte buldum kendimi. Şansa da pek az kişi vardı, sindim bir köşeye.
Lodos da sağolsun, sipariş ettiğimi de hiç esirgemeden verdi.
Vapur dalgayı yandan aldıkça öyle bir eğimle yatıyordu ki sağa sola, tutunmasam balıkların mekanına vakitsiz bir dalış yapacaktım.
Birden kaptan peydah oldu.
- Valla siz en cesuru çıktınız, bakın kimse kalmadı güvertede!
Bakındım, cidden bir ben kalmışım. Ama kaptanı da hayal kırıklığına uğratamazdım, diyemedim asıl içeride oturmaya totom yemedi diye.
- Fırtına da kopsa deniz tutmaz beni!
diyerek havamı attım.
Kaptan cesaretimi takdir edercesine başıyla onaylayıp geçti tekrar dümen başına.
2 yorum:
helal yeğenim ama sen yine de kaptana dua et:)
Neden Ori? Seyir defterini yazıcam diye gemiyi ve yolcularını ihmal etmedi diyemi?:)))
Yorum Gönder