hani, "bu bozuldu attık, yenisini aldık" gibi oldu. ya da ben vicdan azabına gark olduğumdan böyle hissediyorum.
bu çocuk hiç hesapta yoktu, valla planlamamıştım.
tamam, itiraf ediyorum, bir kaç sabahtır, sahilde rastladığım bir hanımın rus finosuna feci şekilde abayı yaktım. boyna kadıncağızı köpeğin tüm karakterine dair sorgu suale çekip duruyor, kafamdan da yakın bir tarihte barınak ziyaretinde bulunmayı düşünüyordum. hani yakın derken, bu yine de bir kaç ayı bulurdu. ama diğer yandan da alacam gitti gideli, eve giresim yok.
öyle sessiz, öyle mezar olmuştu ki evim, girsem de uzun süre kalamaz haldeydim.
kader de ağlarını öyle bir ördü ki, sahildeki finonun resimlerini çektiğim sabah, bir kaç saat sonra pat diye bir arkadaşım gittiği yerden telefon eder. bir rus finosu görmüştür ve muhakkak almam gerektiğini söyler. üstelik bu arakdaşımın benim sahilde elin finolarıyla cilveleştiğimden haberi yok! şimdi buna kadar demezsin de ne dersin?! elbette ben de paşa paşa kaderime boyun eğdim. ama gel gör ki, köpeciğe ev bulmaya çalışan kişi, iş yerinde tutulduğunu duyunca geri almış. çok mu karışık anlattım? doğrudur, baştan alayım: efenim, meğerse bizim afacanı silivri'de bulmuş birileri. bakamayınca da bana ulaştıran kişiye vermişler. bu kişi de dizilerde oynayan ve golden köpeği olan cici bir oyuncu kızımız. ama goldeni ile pek anlaşmadığından küçük bir kızları olan aileye vermiş. işte bu ailenin de babası kalkmış iş yerine götürmüş. bizim oyuncu kız da iş yerinde tuttuklarına kızıp geri alıyor benno'yu. bu aşamada da ben giriyorum devreye. bu kızımızın numarasını bulan arkadaşımın ısrarıyla ben de onu arıyorum. iki akşam evvel de minik beyimiz teşrif ettiler. ilk işimiz birlikte mama almaya gitmek oldu. on dakikalık mesafeyi ancak iki katı sürede yürüyebildik. küçük bey tüm mahalleyi tek nefeste tanımaya çalıştı resmen. ama gelin görün ki, dün ben işe gidince yalnız kaldı cici beyimiz. daha ben evden çıkar çıkmaz başladı vızıldanmaya. ama genelde sessiz bir köpek olduğu için biraz vızıldanır, sonra yatar uyur dedim. nerede! bir sürü köpeği olan arkadaşım, benim evin önünden geçerken duymuş ağladığını. çıkarmış bir tur gezdirmiş. ama bizimkine yeter mi bu? yine yalnız kalınca başlamış ulumaya bu sefer. haydeee!
kedilere alışkın olan birine birden bire ağır bir sorumluluk köpek. ama eşek sıpası, öyle de sevimli bir şey ki! ben beşinci sahibi olacağım, altıncıya gitsin istemiyorum. ama yalnız yaşayan biri için köpek bakmak cidden zor. ama daha çok köpek için zor, hele ki benno gibi daha altı aylık bebekse ...
umarım benno'nun daha çok maceralarını buradan azam şansım olur.
bu çocuk hiç hesapta yoktu, valla planlamamıştım.
tamam, itiraf ediyorum, bir kaç sabahtır, sahilde rastladığım bir hanımın rus finosuna feci şekilde abayı yaktım. boyna kadıncağızı köpeğin tüm karakterine dair sorgu suale çekip duruyor, kafamdan da yakın bir tarihte barınak ziyaretinde bulunmayı düşünüyordum. hani yakın derken, bu yine de bir kaç ayı bulurdu. ama diğer yandan da alacam gitti gideli, eve giresim yok.
öyle sessiz, öyle mezar olmuştu ki evim, girsem de uzun süre kalamaz haldeydim.
kader de ağlarını öyle bir ördü ki, sahildeki finonun resimlerini çektiğim sabah, bir kaç saat sonra pat diye bir arkadaşım gittiği yerden telefon eder. bir rus finosu görmüştür ve muhakkak almam gerektiğini söyler. üstelik bu arakdaşımın benim sahilde elin finolarıyla cilveleştiğimden haberi yok! şimdi buna kadar demezsin de ne dersin?! elbette ben de paşa paşa kaderime boyun eğdim. ama gel gör ki, köpeciğe ev bulmaya çalışan kişi, iş yerinde tutulduğunu duyunca geri almış. çok mu karışık anlattım? doğrudur, baştan alayım: efenim, meğerse bizim afacanı silivri'de bulmuş birileri. bakamayınca da bana ulaştıran kişiye vermişler. bu kişi de dizilerde oynayan ve golden köpeği olan cici bir oyuncu kızımız. ama goldeni ile pek anlaşmadığından küçük bir kızları olan aileye vermiş. işte bu ailenin de babası kalkmış iş yerine götürmüş. bizim oyuncu kız da iş yerinde tuttuklarına kızıp geri alıyor benno'yu. bu aşamada da ben giriyorum devreye. bu kızımızın numarasını bulan arkadaşımın ısrarıyla ben de onu arıyorum. iki akşam evvel de minik beyimiz teşrif ettiler. ilk işimiz birlikte mama almaya gitmek oldu. on dakikalık mesafeyi ancak iki katı sürede yürüyebildik. küçük bey tüm mahalleyi tek nefeste tanımaya çalıştı resmen. ama gelin görün ki, dün ben işe gidince yalnız kaldı cici beyimiz. daha ben evden çıkar çıkmaz başladı vızıldanmaya. ama genelde sessiz bir köpek olduğu için biraz vızıldanır, sonra yatar uyur dedim. nerede! bir sürü köpeği olan arkadaşım, benim evin önünden geçerken duymuş ağladığını. çıkarmış bir tur gezdirmiş. ama bizimkine yeter mi bu? yine yalnız kalınca başlamış ulumaya bu sefer. haydeee!
kedilere alışkın olan birine birden bire ağır bir sorumluluk köpek. ama eşek sıpası, öyle de sevimli bir şey ki! ben beşinci sahibi olacağım, altıncıya gitsin istemiyorum. ama yalnız yaşayan biri için köpek bakmak cidden zor. ama daha çok köpek için zor, hele ki benno gibi daha altı aylık bebekse ...
umarım benno'nun daha çok maceralarını buradan azam şansım olur.