8 Haziran 2012 Cuma

eleştiri mi? aman haaa, ödümüz patlar!


bir önceki yazımın infial yaratacağını bekliyordum, ve sağolsunlar yanıltılmadım ve bir okurum hemen tepkisini cart diye ortaya koydu.
yazıya dönüp ne demiş diye okuma zahmetine katlanmamanız için üşenmeyip buraya direkt alıyorum: "bence sen cok iyi bir provakatörsün gitarın asi cocuklarına resmen haraket ediyorsun bu yazıyı kaldırmanı öneririm."
"eleştiye çok açığım" diyor garfy
yazan kişi, adını vermemiş, peki vermesin. ama asıl kötü olan cümlesinin içinde hiç bir noktalama işareti kullanmaması. oldum olası böylesi kötü bir dilbilgisi yoksunu cümlelere fitil olurum... yapacak bir şey yok! eleştirmiş olması mühim! eleştirileri severim zira! insanların bir mevzu hakkındaki gerçek düşünceleri kıyasıya eleştiri yaparken ortaya çıkar. pohpohlamak kolaydır oysa. karşı taraf mutlu olur, sizin başınız ağrımaz. al gülüm ver gülüm! 

ama bu ülkede eleştiri yapmak ciddi bir tehlike barındırıyor eleştiriyi yapan için. bakın işte, bugün başbakan eleştiri edilmez bir hale getirdi kendini. eleştiren en basiti işinden oluyor, kötüsü hapse gidebiliyor, eseri yıkılıyor... eleştirisiz bir toplum demeoktratik bir toplum olamaz! dikta rejime işaret eder bu. umarım o noktaya varmaz diyerek pozitif düşünmek istiyorum.

ben eleştiriyi yapan arkadaşın -ki kendisi bir isim vermemiş, o yüzden ben ona bir isim veriyorum: adı tayyip olsun!- da eleştiriye kapalı toplumun bir ferdi olduğunu daha ilk cümlesi (noktalama işaretlerini mecburen ben koyacağım) ile belli ediyor: "sen çok iyi bir provakatörsün." peki, nedir provoke etmek? türkçe bilgisi sitesine bakarsak üç ayrı anlamını sıralmış eğer tayyip bana provakatör derken "3. anlamı kışkırtmak. tahrik etmek. kızdırmak. öfkelendirmek. -e neden olmak." manasında kullandıysa, kendisini kutluyorum. amacım o değildi, ama belli ki kendisini kışkırtıp, öfkelendirmişim. hmm belki de böylesi gerekiyor. söyleyeceklerimi yumuşatarak söyleseydim, işitilecek miydi?
"eleştirmeyi öğrenmek/alıştırma yapmak lazım"

ikinci cümlesne bakalım: "gitarın asi çocuklarına resmen hakaret ediyorsun." hmmm, albümü ne kadar beğendimi anlata anlata bitirememiştim, acaba hangi asi çocuğa hakaret ettim. hasan cihat örter mi? o zaman çocuklar diyerek kavramı çoğul kullanma hatasına düşmüş tayyip. yani sadece bir kişi var -ki bence hakaret değil söylediklerim- onda da belli ki fazlaca incinmiş bir adamın aşınmışlıktan gelen bir söylenme hali var. tamam tabii ki söylensin, ama söylenmenin de yeri ve zamanı var. ben nasıl orada sahneye fırlayıp, ne berbat bir gece düzenlediniz diye bağrınmadıysam, o da o söyleniş halini kısa kesmeliydi, zaten bir şeyi ne kadar çok söylerseniz, içini o kadar boşaltmış olursunuz. h.c.örter de maalesef o hataya düşmüş durumda. söylediklerini defalarca yineleyerek değillemiş oluyor. başka bir deyişle: anlamsızlaştırıyor! 
ve acı olan şu: belli ki kimse ona bu gerçeği söylemiyor!

gelelim son cümleye: "bu yazıyı kaldırmanı öneririm." teşekkürler önerin için, ama demokratik konuşma özgürlüğümü kullanıp, yazıyı kaldırmamayı tercih ediyorum. zira bir etkinlik kötü yapıldıysa, ona kötü deme hakkımı da kullanmak istiyorum.

elbette, eleştiren de eleştiri oklarına açık olması lazım, ve bence de güzel bir şey bu! karşılıklı konuşma da eleştiriye açık olarak sağlanır. belki eleştirimde sert davranmış olabilirim, ama hissettiğimi açıkça ortaya koydum.

eveeet: yaşasın özgür ülkenin özgür eleştiri hakkı!

not: hadi eleştirin beni! :)

2 yorum:

DD dedi ki...

yorum yapmışlar ha... demek ki tek okuyucun ben değilmişim... o_O

ancak yazına yorum şeeden arkadaşın 'hakaret' yerine 'haraket' yazmış olmasının gözünden kaçmış olmasına inanamadım. Oysa bu konuda en az 7-8 satır döktürülürdü, kaçırmışsın güzelim malzemeyi...

zibirix dedi ki...

valla ya, demek ki öyle bir gaza gelmişim ki, ancak noktalama işaretlerini düşünebilmişim...