yahu zaten hasta girmiştim yeni yıla, sonra saldırı olayı oldu malum, ardından başıma türlü davalar açıldı, ardından anacığımın rahatsızlığı ve hadi bana eyvallah dercesine vefatı...
galiba tek güzel yanı, hayatıma yeni bir insanın girmiş olması, güzel bir yüreğe sahip, insan gibi bir insan, gibisi fazla yahu, ne demek öyle gibi?!
ve seneyi de kapatırken ihmal etmeyip yeniden hasta oldum, 38 derece ateşlere gark olarak.
sanki kader, uğursuz yılı uğursuz bir bitiş getirmek ister gibi. başladığı gibi bitsin.
sabahın beşinde yoksa niye uyumak yerine bilgisayar başında bir saattir geçireyim? bu uğursuz yılı uykusuz 'uğur'lamak icap eder. he mi?
önce hastalık ateşi uyandırdı, sonra karşımdaki inşaatte yakılmış olan ateşin ışığı ayağa kaldırdı. şimdi ise uykusuzluğun ateşi sardı.
karşımdaki inşaat da zaten ayrı bir hikaye. yedi yıl evvel buraya taşındığımda evsizlerin kaldığı virane bir yapıydı. sonra belediye geldi, metal bir duvar ördü etrafına, son altı yıldır o metal duvarı seyrettim kös kös. tarihi bir yapıymış da, koruma altındaymış(!) -nasıl bir koruma anlayışıdır çürümeye bırakmak?!-sahipleri orijinaline uygun yaptırmak için yeterince ayakkabı kutusuna (yıllar sonra bu göndermeyi anlayacak mıyız acep?) sahip değilmiş de miş miş. neyse efenim, sonunda on gün evvel yıkmaya başladılar. bir hafta evvel de mimarına denk geldim. pek kibar bir bey, hemen projeyi gösterdi. bir avukat bey eşine hediye olarak almış da hanfendi henüz karar vermemiş, kendi mi oturur, yoksa apart otele mi çevirir diye. projedeki çizime bakınca insanın içi gidiyor tabii. hani mimar beye, hanfendi bizi de evlâtlık olarak alır mı acep diyesi geliyor. beton hiç olmayacakmış, girişinde tuğla kullanılacakmış, geri kalanı komple ahşap olacakmış, dört girişi olacakmış. hani bööööle "saray yavrusu konak, için gitsin sen de bak" tadında bir yer.
yok yok, kıskanmıyorum, nereden çıkardın aziz okuyucum? yılbaşına çeyrek biletim var, bak çıksın, benim de bir konağın pencere tozunu alacak kadar param olacak elbette.
bir senenin çetelesini tutmak için başladığım yazı da zenginin malının züğürdün dilini ve bu durumda elini de yorduğu bir mevzuya dönüştü sanki.
neyse, birisi polisi çağırmış, o da itfaiyeyi, ateş söndürüldü. merak eyleme aziz okuyucum, o ateş bizim bacaya sıçramadı. eh ama ben de gün ağarmadan, uyusam mı gayrı?