5 Şubat 2007 Pazartesi

alaca bulaca

Hep Cup'u anlatıyorum ama ondan bir kaç ay küçük kızım Alaca da anasının gözüdür.
Kendisi bu beyefendiye üç bebe doğurduğu gibi
(sanki akşam yemeği niyetine sundu! Ne biçim anlatıyorum, yuh bana!), iki tane de üvey bebe emzirip büyütmüş vefakar, epey de zırdeli bir kedi namzetidir. Daha şurada iki sene öncesine kadar, iki buçuk yaşından sonra yarısı sizlere ömür bir rahme sahip olmasına rağmen tam gaz sevgili diziyordu pencere önüne (Tabii hanfendinin bu sene 12. yaşgünün kutlayacağını da belirtmem gerek). Off onlar zaten herbiri ayrı macera, sayfalar yetmez anlatmaya!

Ben son marifetini anlatayım diyorum:

Cumartesi akşamı eve geldiğimde bizimki yeni eve artık alıştığını açık seçik ifade etmekle meşguldü! Önce bir patinaj sesi duydum parke üzerinde, sonra patinaja eşlik eden tıkırtılar ve yetişebildiğim görüntü aynen şuydu: Haspam yarım metre kaydı sonra toparlayıp ayaklarımın arasından şimşek girib fırlayıp yatak odasına doğru yol aldı.
Bunun totosuna neft yağı sürülmüş anları zaten bolcadır. Bu yaşında (ki insan yaşına göre hesaplandığında 68'e tekabül ediyor) nereden buluyor o enerjiyi, idrak etmekte zorlanıyorum. O koşturmacalarının başlayacağı anları kestirebilsem, hemen takacağım patilerine toz bezlerini, manayla iş de görsün, ama haber vermiyor ki cadı!

O deli koşturmaların ardından da ara ki bulasın! Hatun nereye girmiş tahmin edin!


Evet bir de böyle bir alışkanlığımız var: minik boşlukları değerlendirmeye bayılırız! Ne kadar ekonomik bir kedi, hiç yer kaplamıyor diye tebrik etmekte acele etmeyin! Sabahları yorganın arasında bulduğu ilk boşluğa yerleşen bir kedi, muhtemelen sizin ağzınızın kenarına denk getirmiştir kendisini....
Bu daracık yerlere olan eğilim bana pek bir mazohistvari durumu çağrıştırıyor; mesela kucağıma alıp sıkıştırdığmda hayvanın salyaları akıyor zevk-ü sefadan. Lakin, iç parazitler için verdiğim hapı aynı zevkle yutacak kadar mazohist değil hatun!
Dün akşam yine o kara gün gelmişti! Cup'ta, kocaman bir hapı anında sokuyorum gırtlağından içeri, ama bunda! Direniyor da direniyor, hani onun için yutmak nasıl bir kabus ise, benim için de yutturmak öyle! Üstelik yutturulamayınca o sarı hap salya kıvamında kaçılan tüm köşelere
itinayla tükürülüyor, bulaştırılıyor! Farkındayım gayet iştah açıcı bir görüntü!
İlk hapı yukarıda tarif ettiğim şekilde heba ettikten sonra, ikinciyi gaflette bulunup tek hamlede yutunca bir göbek atmadığım kaldı sevinçten....

Ve işte burada kadın ve erkek farkı bir kez daha ortaya çıkıyor: Cup hapı yutuyor, önüne iki parça kuru mama koyuyorum, bitiyor olay! Hap mı yutmuş, eziyet mi çekmiş, hepsi anında unutuluyor!
Oysa Alaca'nın yarım saat peşinden seyirtip türlü şaklabanlıklar yapmam gerekiyor barışana kadar! Haspam ne mamaya bakıyor, ne yüzüme... Düşman insan evladı ona eziyet etti ne de olsa!!

4 yorum:

Adsız dedi ki...

yav gördün mü bak biz erkekler ne kadar kaprissiz ne kadar uyumlu ne kadar seveceniz...hayvan hemcinslerimiz bile öyle...eee artık bundan ders çıkaracaklar çıkarsın kendilerine...helal sana be CUP...

Ori dedi ki...

çok doğru bi yazı olmuş. tabi yorum da öle biz erkekler hep hapı yutan taraf olmuşuz:( hadi insanlar neyse bari kediler aleminde böle olmasaydı.

Adsız dedi ki...

Sahne ışıkları hep Cup'ta diye düşünürken Alaca'yı sayfalarında görmek beni ziyadesiyle memnun etti. Resimde kare, çizgi ve mavinin hakim olduğu ve mükemmel bir kompozisyon olduğu da gözden kaçmadı. Alaca kızımız pek bir sanatcı ruhluymuş detirtecek kadar hemde:))

Adsız dedi ki...

alaca ile ilgili yorumu yazmıştım da bir şey dikkatimi çekti fotgrafa bakarken...koltuk desem değil yatak desem değil onca şeyi niye öyle ortalık yere saçıyorsun yav ne dağınıksın..sonrada alacaya bahane buluyorsun yok bilmem bir kuytu yer buluyormuş da bilmem neymiş...zavallı düz bir yer bulsa orda ikamet edecek ama etraf bunca dağınıkken nerede dursa kuytu kaçacak zaten:)))
Tuncay ( adımı özellikle yazdım bu defa küfürün başkasına gitmesin yanlışlıkla )