19 Mart 2007 Pazartesi

aşk acı çektirmek ister

Schoppenhauer için aşağılayıcı bir kavramdı aşk, yaşadığı umutsuz aşkların eminim etkisi büyük olmuştur, aynen Nietzsche'nin Salome'den yüz bulamayıp kadın düşmanı olması gibi. Hadi abartmayalım, Zerdüşt'e kamçı muhabbetini yaptırmasından ibaretti onun da kadın düşmanlığı.
Hoş Schoppenhauer'e kadar da pek bir felsefecinin totosu yememiş aşk üzerinde cirit atmaya, Platon hariç, ama o da derine inmemiş, kıyısından ilişmiş...

Erkeğin çiftleşme içgüdüsüdür diyor Schoppi (ee kanka olduk, artık Şopi de derim, şopar da, kızmaz o bana...) aşk. Aslında o anlamda hayvanlardan pek farkımızın kalmadığını ama aksine kendimizi "o kişinin tek olduğunu ve sadece onun basit bir tatminin üstünde bir şeyler verebileceği" yalanına inandığımızı söyler.

İyi hoş da, madem kendimizi bu kadar kandırmayı beceriyoruz, niye aksi yönde bir şeyler yapmayı beceremiyoruz? Yani Şopi'nin deyimiyle, basit bir tatminden öte bir şey vermeyen bu zat-ı muhterem niye bu kadar değerli olur?
Hani yerli filmlerde biri ağzını doldura doldura bir kahkaha atar ve "senle gönül eğlendirdim, hiç sevmedim seni" der, beriki de kahrolur ya, işte o berikinin durumlarında buluruz birden kendimizi...

Sonra bir kaçma kovalamaca durumu başlar, biri kaçar diğeri kovalar, sancılar, acılar, ağlamalar, yalvarmalar... kişi kendini aşağılamaktan başka bir şey yapmaz... ama nedense bu durumları da yaşamak zorundadır, acı çekmek zorundadır, bundan öğrenmek için...

Ve ancak çok sonrasında anlar acı çektirenin kendisinden başkası olmadığını...

Çünkü aşk aslında imkansız bir şeydir. İmkansızlığı işter, imkanlısına zaten aşk denmez, onun adı sevgi olur.


Çok mu kitşe kaydım? Doğrudur.

İyi bir dostun aşk acısı çekmesine gönlüm razı gelmiyor, belki ondandır...

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Aci cekiyoruz cunku aci cekmek istiyoruz neden mi, aci cektigimizdeki duygularimiz bizden, gecmisten, aileden, cevreden ve cok yakin, icimizden biri o,sirtimizi yaslayabilecegimiz bir duygu, kolay geliyor, yaniyorum, oluyorum, of allahim of ne buyuk bir ask acisi cekiyorum....seviyorum aslinda ben bu duyguyu, ifadesi kolay, yasamimda hep bir yeri vardi, neden birakip gideyim onu....

Adsız dedi ki...

Birde boyle birsey var :-/
Aklima birsey geldi, gercek olaylardan yazilmis bir kitaptan; Evli ve cocuklu bir cift otostop ceken bir genc kadini arabalarina alirlar...arabadayken adam genc kadini bicakla tehdit eder ve daha onceden evde hazirladigi tahta kafes ile genc kadinin kafasini kapatir ve evlerine gotururler...kafasi kapali olan genc kadin nereye gittiginden habersiz, buyuk bir korku ve endise ile adamin verdigi talimatlara harfiyen uyar...evlerinin zemininde hazirladiklari ufacik odanin icine kapatirlar genc kadini ve adam zamansiz bir sekilde bu genc kadini taciz eder...kadin onlarla 7 sene beraber ayni evde yasar...ilk 3-4 yil odada hapis sonrada evde cocuklara dadilik yaparak...adam surekli tehdit ve taciz ile bu genc kadini hapsetmistir, bir sure sonra gonul razisi ile...ve kurban olan genc kadin kendine asagilik gibi davranan bu adami cok ama cok zor ve seneler sonra ancak etrafin yardimi ile dava acarak yargilanmasini saglar...bu arada adam genc kadinin kendisine asik oldugundan ve mektuplardan bahseder ve ispatlar...fakat psikologlarin yardimi ile genc kadinin agir durum altinda bu adama karsi hissettiklerinin tamamen Kore de savas kolelerine yapilanlarla ayni psikolojik etki yarattigini ispat ederler ve mahkeme adamin suclu olduguna karar verir....genc kadin bu sure zarfinda hicbir zaman adami suclar sekilde konusmamistir...ve sanki hicbirsey olmamis gibi hayatina devam eder...bazilari onun bu durumunu ilginc gorur ama ona gore acilara katlanmak ancak deny ile mumkun olmustur....

Adsız dedi ki...

Neden korkuyoruz....

sem dedi ki...

'Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün is tahirle zühre olabilmekte
Yani yürekte.!

Usta bu dizeleri ile bloguna misafir olsun istedim:)) Oscar'la kısmetin acildi misafirlerin çoğalıya bak Zibi.

Yazına bakılırsa Tahirle Zühre de sevgi'yle olunur aşkla olunmuz. Haklısın galiba.

sem dedi ki...

Banuş sende benim gibi arasıra İngilizce kelimelere kaçırıyosun. Yazının sonunda 'deny' etmekle mümkün olmuştur demişsin, 'inkar etmekle' demek istedin galiba:))))

Adsız dedi ki...

Evet bende kendimi Zuhre zannedip, 3 yil kadar bir davari sevmistim :)) ve hep kendime bu siiri soyluyordum, sonrada ben erdim felan deyu ibadetime devam ediyordum, simdiki aklimla ne diyorsun be sen diyerekten baslardim herhalde o canimcim Davarima... :))

Adsız dedi ki...

ehuheheheueheu evet Sem cim cok sagol valla hizir kipin yetistin :) aynen ole demek istemistim...cehellik benimki kusuruma bakmayin efem

Adsız dedi ki...

Zibirix, yazın iyi güzelde resimsiz olmuş. Bay Kaş Scorsese'nin resmi bile resimsizlikten iyidir:)) Bir blogçu olarak bunu bilmeni istedim.

Bizim köyde önemli olan Mart aylarıdır, aşkı falan ancak siz insanların seyrettikleri filmlerden biliriz. Sahi bide aksamlari saatlerce oturup o kara kutuya bakmanızı ise bir türlü anlamayız. Senin evdeki arkadaslarimiza selamlar. Soylede ay bitmeden disari ciksinlar:)))

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Sem dedi ki...

Zibi, noldu sıkıyönetim mi başlatıyosun? Bir okur daha aforozlanmış. Bu kadar kötü ne yazmış olabilir ki merak ettim doğrusu!!