28 Mayıs 2007 Pazartesi

kediler arası gezintiler

- Anne bu niye boyna resimlerimizi çekiyor?
- Aldırma
yavrum, sen süt içmene bak. Demek ki garibim hiç kedi görmemiş. Görgüsüz ne olacak!
- Anne görgüsüz ne demek?
- Fotoğraf makinesiyle her haltı çekene denir yavrum. Sen aldırış etme, sütünü iç sen.


Yaklaşık 5 dakika sonra

- Anne yaa, desene şuna artık gitsin! Anne neredesin? Anne?

5 dakika daha

- Anne ben korkuyorum!! Bu hala gitmedi. Şu kutunun içine saklanalı bir saat oldu, ama ne zaman kafamı çıkarsam burada bu tuhaf deli! Anneee! Anneeeeee!

Başka bir zaman başka bir yerde...


- Ne var? Ayı mı oynuyor? Rahat bıraksana kardeşim, çişimi yapıyorum şuraya!

Bu kedilere bir haller olmuş, hiç böyle asabi, hatta saldırgan ve epey bir parça da alaycıl görmemiştim
kendilerini. Yoluma devam ediyorum. Yürümekten yorulup acıkınca bir restorana yerleşip bir şeyler yemek istiyorum, derken yanıma birisi yerleşiyor davet etmeksizin.

- Hoop kardeş, ayıp olmuyor mu? Seninki can da bizimki patlıcan mı? Uzat
bakayım o patlıcanlı tavuk yahnisinden accık bizden yana!
- Ne demek, buyur. Afiyet olsun.
- Hmm fena değilmiş, tavuğundan biraz daha koy bakayım!
- E ben sizler için varım, al, daha al, çekinme, zaten tabağımın içinde sayılırsın!
- Aa kalbimi kırıyorsun ama. Öyle poz poz
fotoğraflarımı çekerken iyi ama değil mi? Ödemeye gelince cimrilik ediyorsun. Ayıp olmuyor mu?
- Ya kardeş be, gel senin payını şu ağacın yanına dökeyim, zaten yedirmedin.
- Hah şöyle, yola gel, ciğerini yiyeyim!


Bir beriki:
- Sağol be, hani bize? Ben de bari şu masanın üzerinde
unutulmuş bir bardak kuru su ile idare edeyim! Çek çek, kedilerin acınası hali gözler önüne serilsin. Ama gazeteye vereceksin, söz ver!
- Ayıpsın ağabey, emrin olur, ben bir bloguma koyayım, oradan tüm dünya duyar nasılsa.
- Eyvallah!
-Dur bak hatta filme aldım seni, youtube'a koyayım mı?
- Koy abla!

Restorandan kendimi güç bela kurtarıp yoluma devam edeyim diyorum. Yürürken de kara kara düşüncelere dalıp, bu güzel havalar mı çarptı dört bacaklıları diye düşünürken bir çığlıkla irkiliyorum.

- Aaa yetişin ayol, ırz düşmanı vaaar. Fotoğrafımı çekiyor!! Akşama kocama ne derim ben?!! Beni üstsüz güneşlenirken yakaladı Paparazzi, imdaaaaaaat!!

Ne olduğunu anlayamadan koşar adım uzaklaşıyorum. Haydaaa, yıllardır çekerim kedileri, hiç böyle tepkiler vermezlerdi.
Sanırım bundan böyle kameramı istediğim dört bacaklı mırmıra
doğrultamayacağım.

Ama şu manzarayı ve diyaloğu duyunca dayanamıyorum.

- Sen mi söylersin, ben mi?
- Farketmez, eninde sonunda öğrenmeyecek mi?
- Evet evet, haklısın, öğrenmezse de eve gidince fark edecek nasılsa.
- Tamam ben şunun kulağına fısıldayacağım. Şşşt koca kafa eğil bakayım. Kızarkadaşının fermuarı açık. Hoahauahuaaaa

Utanarak uzaklaşıyorum. Ve son gol de kuaförüne gitmeyi epeyce aksatmış birinden geliyor:

- Ne var yani kulak tüylerimi aldırmadıysam? Sen de şaşı bakıyorsun, ben bir şey diyor muyum. Şşşşt sen de çek şu patini ensemden bakayım, tırmalarım haaaa!

5 yorum:

Adsız dedi ki...

su minicik daireme bir kedi almayi o kadar cok istiyorum ki anlatamam, iskence yapacagimi dusunmesem senin bu yazilarinla daha bi gaza gelip alacam bi tane tirassiz velet :)

Adsız dedi ki...

Maynard a da bittim, diger okurlar blogun en altina baksinlar gorecekler :) sersem kafa :) hahahahahha Garfield soylemismis :))

Sem dedi ki...

Zibi ne guzel kediler gecidi yapmissin sen bole. En cok da gazeteyi icinde yatarak okuyan entellektüel olanını sevdim.)

Dükkan kapalıyken yarım günde iki yazı çıkarırsan açık olduğunda kaç tane okuruz artık diye merak ettim bide :P

Sem dedi ki...

Banuş, Maynard'ı sana gönderelim de o guzel yemeklerinle bir güzel beslensin. Ne dersin?:)

Adsız dedi ki...

hahahahahhah evet evet sismanlatayim onu ben :))